BÖLÜM 28

1. Kurtulduktan sonra adanın Malta adını taşıdığını öğrendik.
2. Yerliler bize olağanüstü bir yakınlık gösterdiler. Hava yağışlı ve soğuk olduğu için ateş yakıp hepimizi dostça karşıladılar.
3. Pavlus bir yığın çalı çırpı toplayıp ateşin üzerine attı. O anda ısıdan kaçan bir engerek yılanı onun eline yapıştı.
4. Yerliler, Pavlus'un eline asılan yılanı görünce birbirlerine, «Bu adam kuşkusuz bir katil» dediler. «Denizden kurtuldu, ama Adalet tanrıçası onu yaşatmadı.»
5. Ne var ki, elini silkip yılanı ateşin içine fırlatan Pavlus hiçbir zarar görmedi.
6. Halk, Pavlus'un bedeninin şişmesini ya da birdenbire ölü olarak yere yıkılmasını bekliyordu. Ama uzun süre bekleyip de ona bir şey olmadığını görünce fikirlerini değiştirdiler. «Bu bir ilahtır!» dediler.
7. Bulunduğumuz yerin yakınında adanın baş yetkilisi olan Publiyus adlı birinin toprakları vardı. Bu adam bizi evine kabul ederek üç gün dostça ağırladı.
8. O sırada Publiyus'un babası kanlı ishale yakalanmış ateşler içinde yatıyordu. Hastanın yanına giren Pavlus dua etti, ellerini üzerine koyup onu iyileştirdi.
9. Bu olay üzerine adadaki diğer hastalar da gelip iyileştirildiler.
10. Bizi bir sürü armağanla onurlandırdılar; denize açılacağımız zaman gereksindiğimiz malzemeleri gemiye yüklediler.
11. Üç ay sonra, kışı adada geçirmiş olan ve `ikiz tanrılar' simgesini taşıyan bir İskenderiye gemisiyle denize açıldık.
12. Sirakuza kentine uğrayıp üç gün kaldık.
13. Oradan da yolumuza devam ederek Regiyum'a geldik. Ertesi gün güneyden esmeye başlayan yelin yardımıyla iki günde Puteyoli'ye vardık.
14. Orada bulduğumuz kardeşler, bizi yanlarında bir hafta kalmaya çağırdılar.
Sonunda Roma'ya vardık.
15. Haberimizi almış olan Roma'daki kardeşler, bizi karşılamak için Apiyus çarşısına ve Üç Hanlar'a kadar geldiler. Pavlus onları görünce Tanrı'ya şükretti, yüreklendi.
16. Roma'ya girdiğimizde Pavlus'un, bir asker gözetiminde yalnız başına kalmasına izin verildi.
17. Üç gün sonra Pavlus, Yahudilerin ileri gelenlerini bir araya çağırdı. Bunlar toplandıkları zaman Pavlus kendilerine şöyle dedi: «Kardeşler, halkımıza ya da atalarımızın törelerine karşı hiçbir şey yapmadığım halde, Kudüs'te tutuklanıp Romalıların eline teslim edildim.
18. Onlar beni sorguya çektikten sonra serbest bırakmak istediler. Çünkü ölüm cezasını gerektiren hiçbir suç işlememiştim.
19. Ama Yahudiler buna karşı çıkınca, davamı Sezar'a iletmek zorunda kaldım. Bunu, kendi ulusumdan herhangi bir şikâyetim olduğu için yapmadım.
20. Ben İsrail'in umudu uğruna bu zincire vurulmuş bulunuyorum. Sizi buraya, işte bu konuyu görüşmek ve konuşmak içinçağırdım.»
21. Onlar Pavlus'a, «Yahudiye'den seninle ilgili mektup almadık, oradan gelen kardeşlerden hiçbiri de senin hakkında kötü bir haber getirmedi, kötü bir şey söylemedi» dediler.
22. «Biz senin fikirlerini senden duymak isteriz. Çünkü her yerde bu mezhebe karşı çıkıldığını biliyoruz.»
23. Pavlus'la bir gün kararlaştırdılar ve o gün, daha büyük bir kalabalıkla onun kaldığı yere geldiler. Pavlus sabahtan akşama dek onlara Tanrı'nın Egemenliğine ilişkin açıklamalarda bulundu ve bu konuda tanıklık etti. Gerek Musa'nın Yasasına, gerek peygamberlerin yazılarına dayanarak onları İsa hakkında ikna etmeye çalıştı.
24. Bazıları onun sözlerine inandı, bazıları ise inanmadı.
25. Birbirleriyle anlaşamayınca, Pavlus'un şu son sözünden sonra ayrıldılar: «Yeşaya peygamber aracılığıyla atalarınıza seslenen Kutsal Ruh doğru söyledi.
26. Ruh dedi ki,
`Bu halka gidip şunu söyle:
Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız,
bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz.
27. Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı,
kulakları ağır işitir oldu.
Gözlerini de kapadılar.
Öyle ki, gözleri görmesin,
kulakları işitmesin, yürekleri anlamasın,
ve bana dönmesinler.
Dönselerdi, onları iyileştirirdim.'
28>29. «Şunu bilin ki, Tanrı'nın sağladığı bu kurtuluşun haberi diğer uluslara gönderilmiştir. Ve onlar buna kulak vereceklerdir.»
30. Pavlus tam iki yıl kendi kiraladığı evde kaldı ve ziyaretine gelen herkesi kabul etti.
31. Hiçbir engelle karşılaşmadan Tanrı'nın Egemenliğini tam bir cesaretle duyuruyor, Rab İsa Mesih'le ilgili gerçekleri öğretiyordu.

BÖLÜM 27

1. İtalya'ya doğru yelken açmamıza karar verilince, Pavlus'la diğer bazı tutukluları Avgustus taburundan Yulyus adlı bir yüzbaşıya teslim ettiler.
2. Asya ilinin kıyılarındaki limanlara uğrayacak olan bir Edremit gemisine binerek denize açıldık. Selanik'ten Makedonyalı Aristarkus da yanımızdaydı.
3. Ertesi gün Sayda'ya uğradık. Pavlus'a dostça davranan Yulyus, ihtiyaçlarını karşılamaları için dostlarının yanına gitmesine izin verdi.
4. Oradan yine denize açıldık. Rüzgâr ters yönden estiği için Kıbrıs'ın rüzgâr altından geçtik.
5. Kilikya ve Pamfilya açıklarından geçerek Likya'nın Mira kentine geldik.
6. Orada, İtalya'ya gidecek olan bir İskenderiye gemisi bulan yüzbaşı, bizi o gemiye bindirdi.
7. Günlerce ağır ağır yol alarak Knidos kentinin açıklarına güçlükle gelebildik. Rüzgâr bize engel olduğundan Salmone burnundan dolanarak Girit'in rüzgâr altından geçtik.
8. Kıyı boyunca güçlükle ilerleyerek Laseya kentinin yakınlarında bulunan ve Güzel Limanlar denilen bir yere geldik.
9>10. Epey vakit kaybetmiştik; oruç günü bile geçmişti. O mevsimde deniz yolculuğu tehlikeli olacaktı. Bu nedenle Pavlus onları uyardı: «Efendiler» dedi, «bu yolculuğun yalnız yük ve gemiye değil, canlarımıza da çok zarar ve ziyan getireceğini görüyorum.»
11. Ama yüzbaşı, Pavlus'un söylediklerini dinleyeceğine, kaptanla gemi sahibinin sözüne uydu.
12. Liman kışlamaya elverişli olmadığından gemidekilerin çoğu, oradan tekrar denize açılmaya, mümkünse Feniks'e ulaşıp kışı orada geçirmeye karar verdiler. Feniks, Girit'in lodos ve karayele kapalı bir limanıdır.
13. Güneyden hafif bir yel esmeye başlayınca, bekledikleri anın geldiğini sanarak demir aldılar; Girit kıyısını yakından izleyerek ilerlemeye başladılar.
14. Ne var ki, çok geçmeden karadan `Evrakilon' denen bir kasırga koptu.
15. Kasırgaya tutulan gemi rüzgâra karşı gidemeyince, kendimizi sürüklenmeye bıraktık.
16. Gavdos denen küçükbir adanın rüzgâr altına sığınarak geminin filikasını güçlükle sağlama alabildik.
17. Filikayı yukarı çektikten sonra halatlar kullanarak gemiyi alttan kuşattılar. Sirte körfezinin sığlıklarında karaya oturmaktan korktukları için yelken takımlarını indirip kendilerini sürüklenmeye bıraktılar.
18. Fırtına bizi bir hayli hırpaladığı için ertesi gün gemiden yük atmaya başladılar.
19. Üçüncü gün geminin takımlarını kendi elleriyle denize attılar.
20. Günlerce ne güneş ne de yıldızlar göründü. Fırtına da olanca şiddetiyle sürdüğünden, artık kurtuluş umudunu tümden yitirmiştik.
21. Adamlar uzun zaman yemek yiyemeyince Pavlus ortaya çıkıp şöyle dedi: «Efendiler, beni dinleyip Girit'ten ayrılmamanız, bu zarar ve ziyana uğramamanız gerekirdi.
22. Şimdi size öğüdüm şu: Cesur olun! Gemi mahvolacak, ama aranızda hiçbir can kaybı olmayacak.
23>24. Çünkü kendisine ait olduğum, kendisine kulluk ettiğim Tanrı'nın bir meleği bu gece yanıma gelip dedi ki, `Korkma Pavlus, Sezar'ın önüne çıkman gerekiyor. Dahası Tanrı, seninle birlikte yolculuk edenlerin hepsini sana bağışlamıştır.
25. Bunun için efendiler, cesur olun! Tanrı'ya inanıyorum ki, her şey tıpkı bana bildirildiği gibi olacak.
26. Ancak bir adada karaya oturmamız gerek.»
27. On dördüncü gece İyon denizinde sürükleniyorduk. Gece yarısına doğru gemiciler karaya yaklaştıklarını sezinlediler.
28. Denizin derinliğini ölçtüler ve yirmi kulaç olduğunu gördüler. Biraz ilerledikten sonra bir daha ölçtüler, on beş kulaç olduğunu gördüler.
29. Kayalıklara bindirmekten korkarak kıçtan dört demir attılar ve günün tez doğması için dua ettiler.
30. Bu sırada gemiciler gemiden kaçma girişiminde bulundular. Baş taraftan demir atacaklarmış gibi yapıp filikayı denize indirdiler.
31. Ama Pavlus yüzbaşıyla askerlere, «Bunlar gemide kalmazsa, siz kurtulamazsınız» dedi.
32. Bunun üzerine askerler ipleri kesip filikayı denize düşürdüler.
33. Gün doğmak üzereyken Pavlus herkesi yemek yemeye çağırdı. «Bugün on dört gündür kaygılı bir bekleyiş içindesiniz, hiçbir şey yemeyip aç kaldınız» dedi.
34. «Bunun için size rica ediyorum, yemek yiyin. Kurtuluşunuz için bu gerekli. Hiçbirinizin başından bir saç teli bile eksilmeyecektir.»
35. Pavlus bunları söyledikten sonra ekmek aldı, hepsinin önünde Tanrı'ya şükretti, ekmeği bölüp yemeye başladı.
36. Hepsi bundan cesaret alarak yemek yedi.
37. Gemide toplam iki yüz yetmiş altı kişiydik.
38. Herkes doyduktan sonra, buğdayı denize boşaltarak gemiyi hafiflettiler.
39. Gündüz olunca gördükleri karayı tanıyamadılar. Ama kumsalı olan bir körfez farkederek, mümkünse gemiyi orada karaya oturtmaya karar verdiler.
40. Demirleri kesip denizde bıraktılar. Aynı anda dümenlerin iplerini çözüp ön yelkeni rüzgâra vererek kumsala yöneldiler.
41. Gemi bir kum yükseltisine çarpıp karaya oturdu. Geminin başı kuma saplanıp kımıldamaz oldu, kıç tarafı ise dalgaların şiddetiyle dağılmaya başladı.
42. Askerler, tutuklulardan hiçbiri yüzerek kaçmasın diye onları öldürmek niyetindeydi.
43>44. Ama Pavlus'u kurtarmak isteyen yüzbaşı askerleri bu düşünceden vazgeçirdi. Önce yüzme bilenlerin denize atlayıp karaya çıkmalarını, sonra geriye kalanların, kiminin tahtalara kiminin de geminin diğer döküntülerine tutunarak onlarıizlemesini buyurdu. Böylelikle herkes sağ salim karaya çıktı.

BÖLÜM 26

1>2. Agripa Pavlus'a, «Kendini savunabilirsin» dedi.
Bunun üzerine Pavlus elini uzatarak savunmasına şöyle başladı: «Kral Agripa! Yahudilerin bana yönelttiği bütün suçlamalarla ilgili olarak savunmamı bugün senin önünde yapacağım için kendimi mutlu sayıyorum.
3. Özellikle şuna seviniyorum ki, sen Yahudilerin tüm törelerini ve sorunlarını yakından bilen birisin. Bu nedenle beni sabırla dinlemeni rica ediyorum.
4. «Bütün Yahudiler, gerek başlangıçta kendi memleketimde, gerek Kudüs'te, gençliğimden beri nasıl yaşadığımı bilirler.
5. Beni eskiden beri tanırlar ve isteseler, dinimizin en titiz mezhebi olan Ferisiliğe bağlı olarak yaşamış olduğuma tanıklık edebilirler.
6. Şimdi ise, Tanrı'nın atalarımıza olan vaadine umut bağladığım için burada bulunmakta ve yargılanmaktayım.
7. Bu, on iki oymağımızın gece gündüz Tanrı'ya canla başla kulluk ederek erişmeyi umdukları vaattir. Ey kralım, Yahudilerin bana yönelttikleri suçlamalar bu umutla ilgilidir.
8. Sizler, Tanrı'nın ölüleri diriltmesini neden `inanılmaz' görüyorsunuz?
9. «Doğrusu ben de, Nasıralı İsa adına karşı elimden geleni yapmam gerektiği düşüncesindeydim.
10. Ve Kudüs'te bunu yaptım. Başkâhinlerden aldığım yetkiyle kutsallardan birçoğunu hapse attırdım; ölüm cezasına çarptırıldıkları zaman oyumu onların aleyhinde kullandım.
11. Bütün havraları dolaşıp sık sık onları cezalandırır, inandıklarına küfretmeye zorlardım. Öylesine kudurmuştum ki, onlara zulmetmek için bulundukları yabancı kentlere bile giderdim.
12. «Bir keresinde başkâhinlerden yetki ve görev almış olarak Şam'a doğru yola çıkmıştım.
13. Ey kralım, öğlende yolda giderken, gökten gelip benim ve yol arkadaşlarımın çevresini aydınlatan, güneşten daha parlak bir ışık gördüm.
14. Hepimiz yere yıkılmıştık. Bir sesin bana İbrani dilinde seslendiğini duydum. `Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?' dedi. `Üvendireye karşı tepmekle kendine zarar veriyorsun.'
15. «Ben de, `Ey efendim, sen kimsin?' dedim.
«`Ben senin zulmettiğin İsa'yım' diye cevap verdi Rab.
16. `Haydi, ayağa kalk. Seni hizmetimde görevlendirmek için sana göründüm. Hem gördüklerine, hem de kendimle ilgili sana göstereceklerime tanıklık edeceksin.
17>18. Seni kendi halkının ve diğer ulusların elinden kurtaracağım. Seni, ulusların gözlerini açmak ve onları karanlıktan ışığa, Şeytan'ın hükümranlığından Tanrı'ya döndürmek için gönderiyorum. Öyle ki, bana iman ederek günahlarının affına kavuşsunlar ve kutsal kılınanların arasında yer alsınlar.'
19. «Bunun için, ey Kral Agripa, bu göksel görüme uymazlık etmedim.
20. Önce Şam ve Kudüs halkını, sonra bütün Yahudiye bölgesini ve diğer ulusları, tövbe edip Tanrı'ya dönmeye ve bu tövbeye yaraşır işler yapmaya çağırdım.
21. Yahudilerin beni tapınakta yakalayıp öldürmeye kalkmalarının nedeni buydu.
22. Ama bugüne dek Tanrı yardımcım olmuştur. Bu sayede burada duruyor, büyük küçük herkese tanıklık ediyorum. Benim söylediklerim, peygamberlerin ve Musa'nın önceden haber verdiği olaylardan başka bir şey değildir.
23. Onlar, Mesih'in acı çekeceğini ve ölümden dirilenlerin ilki olarak gerek kendi halkına, gerek diğer uluslara ışığın doğuşunu ilan edeceğini bildirmişlerdi.»
24. Pavlus bu şekilde savunmasını sürdürürken Festus yüksek sesle, «Pavlus, sen çıldırmışsın! Çok okumak seni delirtiyor!» dedi.
25. Pavlus, «Sayın Festus» dedi, «ben çıldırmış değilim. Gerçek veakla uygun sözler söylüyorum.
26. Kral bu konularda bilgili olduğu için kendisiyle çekinmeden konuşuyorum. Bu olaylardan hiçbirinin onun dikkatinden kaçmadığı kanısındayım. Çünkü bunlar ücra bir köşede yapılmış işler değildir.
27. Kral Agripa, sen peygamberlerin sözlerine inanıyor musun? İnandığını biliyorum.»
28. Agripa Pavlus'a şöyle dedi: «Bu kadar kısa bir sürede beni ikna edip Mesihçi mi yapacaksın?»
29. «İster kısa ister uzun sürede olsun» dedi Pavlus, «Tanrı'dan dilerim ki yalnız sen değil, bugün beni dinleyen herkes, bu zincirler dışında benim gibi olsun!»
30>31. Kral, vali, Berniki ve onlarla birlikte oturanlar kalkıp dışarı çıktıktan sonra aralarında şöyle konuştular: «Bu adamın, ölüm ya da hapis cezasını gerektiren bir şey yaptığı yok.»
32. Agripa da Festus'a, «Davasını Sezar'a iletmeseydi, bu adam serbest bırakılabilirdi» dedi.

BÖLÜM 25

1. Eyalete vardıktan üç gün sonra Festus, Sezariye'den Kudüs'e gitti.
2>3. Başkâhinlerle Yahudilerin ileri gelenleri, Pavlus'la ilgili şikâyetlerini ona açıkladılar. Festus'tan kendilerine bir iyilikte bulunmasını isteyerek Pavlus'u Kudüs'e getirtmesi için yalvardılar. Bu arada pusu kurup Pavlus'u yolda öldüreceklerdi.
4>5. Festus ise Pavlus'un Sezariye'de tutuklu bulunduğunu, kendisinin de yakında oraya gideceğini söyleyerek, «Aranızda yetkili olanlar benimle gelsinler; bu adam yanlış bir şey yapmışsa, ona karşı suç duyurusunda bulunsunlar» dedi.
6. Festus, onların arasında sadece sekiz on gün kadar kaldı; sonra Sezariye'ye döndü. Ertesi gün yargı kürsüsüne oturarak Pavlus'un getirilmesini buyurdu.
7. Pavlus içeri girince Kudüs'ten gelmiş olan Yahudiler çevresini sardılar ve kanıtlayamadıkları birçok ağır suçlamada bulundular.
8. Pavlus, «Ne Yahudilerin yasasına, ne tapınağa, ne de Sezar'a karşı hiçbir günah işlemedim» diyerek kendini savundu.
9. Yahudilerin gönlünü kazanmak isteyen Festus, Pavlus'a şöyle karşılık verdi: «Kudüs'e gidip orada benim önümde bu konularda yargılanmak ister misin?»
10. Pavlus, «Ben Sezar'ın yargı kürsüsü önünde durmaktayım» dedi, «burada yargılanmam gerekir. Sen de çok iyi biliyorsun ki, Yahudilere karşı hiçbir suç işlemedim.
11. Şayet suçum varsa, ölüm cezasını gerektirecek bir şey yapmışsam, ölmekten çekinmem. Yokeğer bunların bana karşı yaptığı suçlamalar asılsız ise, hiç kimse beni onların eline teslim edemez. Davamın Sezar'a iletilmesini istiyorum.»
12. Festus, danışma kuruluyla görüştükten sonra şu cevabı verdi: «Davanı Sezar'a ilettin, Sezar'a gideceksin.»
13. Birkaç gün sonra Kral Agripa ile Berniki, Festus'a bir nezaket ziyaretinde bulunmak üzere Sezariye'ye geldiler.
14. Orada uzunca bir süre kalmaları üzerine Festus, Pavlus'la ilgili durumu krala anlattı. «Feliks'in tutuklu olarak bıraktığı bir adam var» dedi.
15. «Kudüs'te bulunduğum sırada Yahudilerin başkâhinleriyle ihtiyarları, onunla ilgili şikâyetlerini açıkladılar, onu cezalandırmamı istediler.
16. «Ben onlara, `Herhangi bir sanığı, kendisini suçlayanlarla yüzleştirmeden, kendisine yöneltilen ithamlarla ilgili olarak savunma fırsatı vermeden, onu suçlayanların eline teslim etmek Romalıların geleneğine aykırıdır' dedim.
17. Onlar benimle buraya gelince, hiç vakit kaybetmeden, ertesi gün yargı kürsüsüne oturup adamın getirilmesini buyurdum.
18. Ne var ki, kalkıp konuşan davacılar ona, beklediğim türden kötülüklerle ilgili hiçbir suçlama yöneltmediler.
19. Ancak onunla çekiştikleri bazı sorunlar vardı. Bunlar, kendi dinlerine ve ölmüş de Pavlus'un iddiasına göre yaşamakta olan İsa adındaki birine ilişkin konulardı.
20. Bunları nasıl soruşturacağımı bilemediğim için Pavlus'a, Kudüs'e gidip orada bu konularda yargılanmaya razı olup olmayacağını sordum.
21. Ama kendisi davasını İmparator'a iletti, İmparator'un kararına dek tutuklu kalmak istedi. Ben de onu İmparator'a göndereceğim zamana kadar tutuklu kalmasını buyurdum.»
22. Agripa Festus'a, «Ben de bu adamı dinlemek isterdim» dedi.
Festus da, «Yarın onu dinlersin» dedi.
23. Ertesi gün Agripa ile Berniki büyük bir tantanayla gelip komutanlar ve kentin ileri gelenleriyle birlikte toplantı salonuna girdiler. Festus'un buyruğu üzerine Pavlus içeri getirildi.
24. Festus, «Kral Agripa ve burada bizimle bulunan bütün efendiler» dedi, «Kudüs'te olsun, burada olsun, bütün Yahudi halkının bana şikâyet ettiği bu adamı görüyorsunuz. `Onu artık yaşatmamalı!' diye haykırıyorlardı.
25. Oysa ben, ölüm cezasını gerektiren hiçbir suç işlemediğini anladım. Yine de, kendisi davasının İmparator'a iletilmesini istediğinden, onu göndermeye karar verdim.
26. Ama Efendimize bu adamla ilgili yazacak kesin bir şeyim yok. Bu yüzden onu sizin önünüze ve özellikle, Kral Agripa, senin önüne çıkartmış bulunuyorum. Amacım, bu soruşturmanın sonucunda yazacak bir şey bulabilmektir.
27. Bir tutukluyu İmparator'a gönderirken, kendisine yöneltilen suçlamaları belirtmemek bana saçma geliyor.»

BÖLÜM 24

1. Bundan beş gün sonra başkâhin Hananya, ihtiyarlardan bazıları ve Tertulus adlı bir hatip Sezariye'ye gelip Pavlus'la ilgili şikâyetlerini valiye ilettiler.
2>3. Pavlus çağrılınca Tertulus suçlamalarına başladı. «Ey erdemli Feliks!» dedi. «Senin sayende uzun süredir esenlik içinde yaşamaktayız. Aldığın önlemlerle de bu ulusun yararına olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Yaptıklarını, her zaman ve her yerde büyük bir şükranla anıyoruz.
4. Seni fazla yormak istemiyorum; söyleyeceğimiz birkaç sözü hoşgörüyle dinlemeni rica ediyorum.
5. «Biz şunu anladık ki, bu adam dünyanın her yanında tüm Yahudiler arasında kargaşalık çıkaran bir fesatçı ve Nasranî tarikatının elebaşılarından biridir.
6>8. Tapınağı bile kirletmeye kalkıştı. Ama biz onu yakaladık. Onu sorguya çekersen, onunla ilgili tüm suçlamalarımızın doğruluğunu kendisinden öğrenebilirsin.»
9. Oradaki Yahudiler de anlatılanların doğru olduğunu söyleyerek bu suçlamalara katıldılar.
10. Valinin bir işareti üzerine Pavlus şöyle karşılık verdi: «Senin yıllardan beri bu ulusa yargıçlık ettiğini bildiğim için, kendi savunmamı sevinçle yapıyorum.
11. Sen kendin de öğrenebilirsin, tapınmak amacıyla Kudüs'e gidişimden bu yana sadece on iki gün geçti.
12. Beni ne tapınakta, ne havralarda, ne de kentin başka bir yerinde herhangi biriyle tartışırken ya da halkı ayaklandırmaya çalışırken görmüşlerdir.
13. Şu anda bana yönelttikleri suçlamaları da sana kanıtlayamazlar.
14. Bununla birlikte, sana şunu itiraf edeyim ki, kendilerinin tarikat dedikleri Yol'un bir izleyicisi olarak atalarımızın Tanrısına kulluk ediyorum. Kutsal Yasa'da ve peygamberlerin kitaplarında yazılı her şeye inanıyorum.
15. Aynı bu adamların kabul ettiği gibi, hem doğru kişilerin hem doğru olmayanların ölümden dirileceğine dair Tanrı'ya ümit bağlamışımdır.
16. Bu nedenle ben gerek Tanrı, gerek insanlar önünde vicdanımı temiz tutmaya her zaman özen gösteriyorum.
17. «Uzun yıllar sonra, ulusuma bağışlar getirmek ve adaklar sunmak için Kudüs'e geldim.
18. Beni tapınakta adaklar sunarken buldukları zaman arınmış durumdaydım. Çevremde ne bir kalabalık ne de karışıklık vardı. Ancak orada Asya ilinden bazı Yahudiler bulunuyordu.
19. Onların bana karşı bir diyecekleri varsa, senin önüne çıkıp suçlamalarını belirtmeleri gerek.
20. Buradakiler de, Yüksek Kurul'un önündeki duruşmam sırasında bende ne suç bulduklarını açıklasınlar.
21. Önlerine çıkarıldığımda, `Bugün, ölülerin dirilişi konusunda tarafınızdan yargılanmaktayım' diye seslenmiştim. Olsa olsa beni bu konuda suçlayabilirler.»
22. İsa'nın yoluna ilişkin derin bilgisi olan Feliks duruşmayı başka bir güne ertelerken, «Davanızla ilgili kararımı komutan Lisyas gelince veririm» dedi.
23. Oradaki yüzbaşıya da Pavlus'u gözaltında tutmasını, ama kendisine biraz serbestlik tanımasını, ona yardımda bulunmak isteyen dostlarından hiçbirine engel olmamasını buyurdu.
24. Birkaç gün sonra Feliks, Yahudi olan karısı Drusila ile birlikte geldi, Pavlus'u çağırtarak Mesih İsa'ya olan inancı konusunda onu dinledi.
25. Pavlus doğruluk, özdenetim ve gelecek olan yargı gününden söz edince Feliks korkuya kapıldı. «Şimdilik gidebilirsin» dedi, «fırsat bulunca seni yine çağırtırım.»
26. Bir yandan da Pavlus'un kendisine rüşvet vereceğini umuyordu. Bu nedenle onu sık sık çağırtır, onunla sohbet ederdi.
27. İki yıl dolunca görevini Porkiyus Festus'a devreden Feliks, Yahudilerin gönlünü kazanmak amacıyla Pavlus'u hapiste bıraktı.

BÖLÜM 23

1. Yüksek Kurul'u dikkatle süzen Pavlus, «Kardeşler» dedi, «ben bugüne dek Tanrı'nın önünde tertemiz bir vicdanla yaşadım.»
2. Başkâhin Hananya, Pavlus'un yanında duranlara onun ağzına vurmaları için buyruk verdi.
3. Bunun üzerine Pavlus ona, «Seni badanalı duvar, Tanrı sana vuracaktır!» dedi. «Sen hem beni Kutsal Yasa'ya göre yargılamaya oturmuşsun, hem de Yasa'yı çiğneyerek bana tokat attırıyorsun.»
4. Çevrede duranlar, «Tanrı'nın başkâhinine hakaret mi ediyorsun?» dediler.
5. Pavlus, «Kardeşler, başkâhin olduğunu bilmiyordum» dedi. «Nitekim, `Halkını yönetenleri kötüleme' diye yazılmıştır.»
6. Oradakilerden bir bölümünün Saduki, diğer bölümünün de Ferisi mezhebinden olduğunu anlayan Pavlus, Yüksek Kurul'a şöyle seslendi: «Kardeşler, ben özbeöz Ferisiyim. Ölülerin dirileceği umudunu beslediğim için yargılanmaktayım.»
7. Pavlus'un bu sözü üzerine Ferisilerle Sadukiler çekişmeye başladılar, Kurul ikiye bölündü.
8. Sadukiler, ölümden diriliş, melek ve ruh yoktur derler; Ferisiler ise bunların hepsine inanırlar.
9. Kurul'da büyük bir kargaşalık çıktı. Ferisi mezhebinden bazı din bilginleri kalkıp ateşli bir şekilde, «Bu adamda hiçbir suç görmüyoruz» diye bağırdılar. «Bir ruh ya da bir melek kendisiyle konuşmuşsa, ne olmuş?»
10. Çekişme öyle şiddetlendi ki komutan, Pavlus'u parçalayacaklar diye korktu. Askerlerin aşağı inip onu zorla aralarından alarak kaleye götürmelerini buyurdu.
11. O gece Rab Pavlus'a görünüp ona, «Cesur ol» dedi, «Kudüs'te benimle ilgili nasıl tanıklık ettinse, Roma'da da öyle tanıklık etmen gerek.»
12. Ertesi sabah Yahudiler aralarında gizli bir anlaşma yaptılar. «Pavlus'u öldürmeden bir şey yiyip içersek, bize lanet olsun!» diye yemin ettiler.
13. Bu anlaşmaya katılanların sayısı kırkı aşıyordu.
14. Bunlar başkâhinlerle ihtiyarların yanına gidip şöyle dediler: «Biz, `Pavlus'u öldürmeden ağzımıza bir şey koyarsak, bize lanet olsun!' diye yemin ettik.
15. Şimdi siz, Pavlus'a ilişkin durumu Yüksek Kurul'la birlikte daha ayrıntılı bir şekilde araştıracakmış gibi, komutanın onu size getirmesini rica edin. Biz de, adam daha Kurul'a gelmeden onu öldürmeye hazır olacağız.»
16. Ne var ki, Pavlus'un kızkardeşinin oğlu onların pusu kurduğunu duydu. Varıp kaleye girdi ve haberi Pavlus'a iletti.
17. Yüzbaşılardan birini yanına çağıran Pavlus, «Bu genci komutana götür, kendisine ileteceği bir haber var» dedi.
18. Yüzbaşı, genci alıp komutana götürdü. «Tutuklu Pavlus beni çağırıp bu genci sana getirmemi rica etti. Sana bir söyleyeceği varmış» dedi.
19. Komutan, genci elinden tutup bir yana çekti. «Bana bildirmek istediğin nedir?» diye sordu.
20. «Yahudiler sözbirliği ettiler» dedi, «Pavlus'la ilgili durumu daha ayrıntılı bir şekilde araştırmak istiyorlarmış gibi, yarın onu Yüksek Kurul'a götürmeni rica edecekler.
21. Ama sen onlara kanma! Aralarından kırktan fazla kişi ona pusu kurmuş bekliyor. `Onu ortadan kaldırmadan bir şey yiyip içersek, bize lanet olsun!' diye yemin ettiler. Şimdi hazırlar, senden olumlu bir cevap gelmesini bekliyorlar.»
22. Komutan, «Bunları bana açıkladığını hiç kimseye söyleme» diye uyardıktan sonra genci salıverdi.
23. Komutan, yüzbaşılardan ikisini yanına çağırıp şöyle dedi: «Akşam saat dokuzda Sezariye'ye hareket etmek üzere iki yüz piyade, yetmiş atlı ve iki yüz mızraklı hazırlayın.
24. Ayrıca Pavlus'u bindirip vali Feliks'in yanına sağ salim ulaştırmak için hayvan sağlayın.»
25>26. Sonra şöyle bir mektup yazdı:
Klavdiyus Lisyas'tan,
Sayın Vali Feliks'e selam.
27. Bu adamı Yahudiler yakalamış öldürmek üzereydiler. Ne var
ki, kendisinin Roma vatandaşı olduğunu öğrenince askerlerle
yetişip onu kurtardım.
28. Kendisini neyle suçladıklarını
bilmek istediğim için onu Yahudilerin Yüksek Kurulunun önüne
çıkarttım.
29. Suçlamanın, Yahudilerin yasasına ilişkin bazı
sorunlarla ilgili olduğunu öğrendim. Ölüm ya da hapis
cezasını gerektiren herhangi bir suçlama yoktu.
30. Bana bu
adama karşı bir tuzak kurulduğu bildirilince onu hemen sana
gönderdim. Onu suçlayanlara da kendisiyle ilgili
şikâyetlerini sana bildirmelerini buyurdum.
31. Askerler, kendilerine verilen buyruk uyarınca Pavlus'u alıp geceleyin Antipatris'e götürdüler.
32. Ertesi gün, atlıları Pavlus'la birlikte yola devam etmek üzere bırakarak kaleye döndüler.
33. Atlılar Sezariye'ye varınca mektubu valiye verip Pavlus'u teslim ettiler.
34>35. Vali mektubu okuduktan sonra Pavlus'un hangi ilden olduğunu sordu. Kilikyalı olduğunu öğrenince, «Seni suçlayanlar da gelsin, o zaman seni dinlerim» dedi. Sonra Pavlus'un, Hirodes'in sarayında gözaltında tutulması için buyruk verdi.

BÖLÜM 22

1. «Kardeşler ve babalar, size şimdi yapacağım savunmayı dinleyin» dedi.
2>3. Pavlus'un kendilerine ibrani dilinde seslendiğini duyduklarında daha derin bir sessizlik oldu. Pavlus şöyle devam etti: «Ben Yahudiyim. Kilikya'nın Tarsus kentinde doğdum ve burada, Kudüs'te Gamalyel'in dizinin dibinde büyüdüm. Atalarımızın yasasıyla ilgili sıkı bir eğitimden geçtim. Bugün hepinizin yaptığı gibi, ben de Tanrı için gayretle çalışan biriydim.
4. İsa'nın yolundan gidenlere öldüresiye zulmeder, erkek kadın demeden onları bağlayıp hapse atardım.
5. Başkâhin ile tüm ihtiyarlar kurulu söylediklerimi doğrulayabilirler. Onlardan Yahudi kardeşlere yazılmış mektuplar alarak Şam'a doğru yola çıkmıştım. Amacım, oradaki İsa inanlılarını da cezalandırmak üzere bağlayıp Kudüs'e getirmekti.
6. «Ben öğleye doğru yol alıp Şam'a yaklaşırken, birdenbire gökten parlak bir ışık çevremi aydınlatıverdi.
7. Yere yıkıldım. Bir sesin bana, `Saul, Saul! Neden bana zulmediyorsun?' dediğini işittim.
8. «`Ey efendim, sen kimsin?' diye sordum.
«Ses bana, `Ben senin zulmettiğin Nasıralı İsa'yım' dedi.
9. Beraberimde olanlar ışığı gördülerse de, benimle konuşanın söylediklerini anlamadılar.
10. «`Rab, ne yapmalıyım?' diye sordum.
«Rab bana, `Kalk, Şam'a git' dedi, `yapmakla görevlendirildiğin her şey orada sana açıklanacak.'
11. Parlayan ışığın görkeminden gözlerim görmez olduğundan, beraberimde olanlar elimden tutup beni Şam'a götürdüler.
12>13. «Orada Hananya adında dindar, Kutsal Yasa'ya bağlı biri vardı. Kentte yaşayan tüm Yahudilerin kendisinden övgüyle söz ettiği bu adam gelip yanımda durdu ve, `Saul kardeş, gözlerin görsün!' dedi. Ve ben o anda onu gördüm.
14. «Hananya, `Atalarımızın Tanrısı, kendisinin isteğini bilmen ve adil Olan'ı görüp O'nun ağzından bir ses işitmen için seni seçmiştir' dedi.
15. `Görüp işittiklerini tüm insanlara duyurarak O'nun tanıklığını yapacaksın.
16. Haydi, ne bekliyorsun? Kalk, O'nun adını anarak vaftiz ol ve günahlarından arın!'
17>18. «Ben Kudüs'e döndükten sonra, tapınakta dua ettiğim bir sırada, kendimden geçerek Rab'bi gördüm. Bana, `Çabuk ol' dedi, `Kudüs'ten hemen ayrıl. Çünkü benimle ilgili tanıklığını kabul etmeyecekler.'
19. «`Rab' dedim, `benim havradan havraya giderek sana inananları tutuklayıp dövdüğümü biliyorlar.
20. Üstelik sana tanıklık eden İstefan'ın kanı döküldüğü zaman, ben de oradaydım. Onu öldürenlerinkaftanlarına bekçilik ederek yapılanları onayladım.'
21. «Rab bana, `Git' dedi, `ben seni uzakta olan uluslara göndereceğim.'»
22. Pavlus'u buraya kadar dinleyenler, bu söz üzerine, «Böylesini yeryüzünden temizlemeli, yaşaması uygun değildir!» diye seslerini yükselttiler.
23>24. Onlar böyle bağırır, üstlüklerini sallayıp havaya toz savururken komutan, Pavlus'un kalenin içine götürülmesini buyurdu. Halkın Pavlus'un aleyhine neden böyle bağırdığını öğrenmek için onun kamçılanarak sorguya çekilmesini istedi.
25. Kendisini sırımlarla bağlayıp kollarını geriyorlardı ki, Pavlus orada duran yüzbaşıya, «Mahkemesi yapılmamış bir Roma vatandaşını kamçılamanız yasaya uygun mudur?» dedi.
26. Yüzbaşı bunu duyunca gidip komutana haber verdi. «Ne yapıyorsun?» dedi. «Bu adam Roma vatandaşıymış.»
27. Komutan Pavlus'un yanına geldi, «Söyle bakayım, sen Romalı mısın?» diye sordu.
Pavlus da, «Evet» dedi.
28. Komutan, «Ben bu vatandaşlığı yüklü bir para ödeyerek elde ettim» diye karşılık verdi.
Pavlus, «Ben ise doğuştan Roma vatandaşıyım» dedi.
29. Onu sorguya çekecek olanlar hemen yanından çekilip gittiler. Kendisini bağlatmış olan komutan da, onun Roma vatandaşı olduğunu anlayınca korktu.
30. Komutan ertesi gün Yahudilerin Pavlus'u tam olarak neyle suçladıklarını öğrenmek isteyerek onu hapisten getirtti, başkâhinlerle tüm Yüksek Kurul'un toplanması için buyruk verdi ve onu aşağı indirip Kurul'un önüne çıkardı.

BÖLÜM 21

1. Onlardan ayrılınca denize açılıp doğru İstanköy'e gittik. Ertesi gün Rodos'a, oradan da Patara'ya geçtik.
2. Fenike'ye gidecek bir gemi bulduk, buna binip denize açıldık.
3. Kıbrıs'ı görünce güneyinden geçerek Suriye'ye yöneldik ve Sur kentinde karaya çıktık. Gemi, yükünü orada boşaltacaktı.
4. Oradaki İsa öğrencilerini arayıp bulduk ve yanlarında bir hafta kaldık. Öğrenciler, Ruh'un yönlendirmesiyle Pavlus'u, Kudüs'e gitmemesi için uyardılar.
5. Günümüz dolunca kentten ayrılıp yolumuza devam ettik. İmanlıların hepsi, eşleri ve çocuklarıyla birlikte bizi kentin dışına kadar geçirdiler. Deniz kıyısında diz çöküp dua ettik.
6. Birbirimizle vedalaştıktan sonra biz gemiye bindik, onlar da evlerine döndüler.
7. Sur'dan deniz yolculuğumuza devam ederek Batlamya kentine geldik. Oradaki kardeşleri ziyaret edip bir gün yanlarında kaldık.
8. Ertesi gün ayrılıp Sezariye'ye geldik. Yedilerden biri olan müjdeci Filipus'un evine giderek onun yanında kaldık.
9. Bu adamın peygamberlik eden, evlenmemiş dört kızı vardı.
10. Oraya varışımızdan birkaç gün sonra Yahudiye'den Agabus adlı bir peygamber geldi.
11. Bu adam bize yaklaşıp Pavlus'un kuşağını aldı, bununla kendi ellerini ayaklarını bağlayarak dedi ki, «Kutsal Ruh şöyle diyor: `Yahudiler, bu kuşağın sahibini Kudüs'te böyle bağlayıp diğer uluslara teslim edecekler.'»
12. Bu sözleri duyunca hem bizler hem de oralılar Kudüs'e gitmemesi için Pavlus'a yalvardık.
13. Bunun üzerine Pavlus şöyle karşılık verdi: «Ne yapıyorsunuz, ne diye ağlayıp yüreğimi sızlatıyorsunuz? Ben Rab İsa'nın adı uğruna Kudüs'te yalnız bağlanmaya değil, ölmeye de hazırım.»
14. Pavlus'u ikna edemeyince, «Rab'bin istediği olsun» diyerek sustuk.
15. Bir süre sonra hazırlığımızı yapıp Kudüs'e doğru yola çıktık.
16. Sezariye'deki öğrencilerden bazıları da bizimle birlikte geldiler. Bizi, evinde kalacağımız adama, eski öğrencilerden Kıbrıslı Minason'a götürdüler.
17. Kudüs'e vardığımız zaman kardeşler bizi sevinçle karşıladılar.
18. Ertesi gün Pavlus'la birlikte Yakup'u görmeye gittik. İhtiyarların hepsi de orada toplanmıştı.
19. Pavlus, onların hal hatırını sorduktan sonra hizmetinin aracılığıyla Tanrı'nın diğer uluslar arasında yaptıklarını teker teker anlattı.
20. Bunları işitince Tanrı'yı yücelttiler. Pavlus'a, «Görüyorsun kardeş, Yahudiler arasında binlerce imanlı var ve hepsi Kutsal Yasa'nın candan savunucusudur» dediler.
21. «Ne var ki, duyduklarına göre sen diğer uluslar arasında yaşayan bütün Yahudilere, çocuklarını sünnet etmemelerini, törelerimize uymamalarını söylüyor, Musa'nın yasasına sırt çevirmeleri gerektiğini öğretiyormuşsun.
22. Şimdi ne yapmalı? Senin buraya geldiğini mutlaka duyacaklar.
23. Bunun için sana dediğimizi yap. Aramızda adak adamış dört kişi var.
24. Bunları yanına al, kendileriyle birlikte arınma törenine katıl. Başlarını traş edebilmeleri için kurban masraflarını sen öde. Böylelikle herkes, seninle ilgili duyduklarının asılsız olduğunu, senin de Kutsal Yasa'ya uygun olarak yaşadığını anlasın.
25. Diğer uluslardan olan imanlılara gelince, biz onlara, putlara sunulan kurbanların etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvanlardan ve cinsel ahlaksızlıktan sakınmalarını öngören kararımızı yazmıştık.»
26. Bunun üzerine Pavlus o dört kişiyi yanına aldı, ertesi gün onlarla birlikte arınma törenine katıldı. Sonra tapınağa girerek arınma günlerinin ne zaman tamamlanacağını, her birinin adına ne zaman kurban sunulacağını bildirdi.
27. Yedi günlük süre bitmek üzereydi. Asya ilinden bazı Yahudiler Pavlus'u tapınakta görünce tüm kalabalığı kışkırtarak onu yakaladılar.
28. «Ey İsrailliler, yardım edin!» diye bağırdılar. «Her yerde herkese, halkımıza, Kutsal Yasa'ya ve bu kutsal yere karşı öğretiler yayan adam budur. Üstelik tapınağa bazı Grekleri sokarak bu kutsal yeri kirletti.»
29. Bu Yahudiler, daha önce kentte Pavlus'un yanında görmüş oldukları Efesli Trofimus'un, Pavlus tarafından tapınağa sokulduğunu sanıyorlardı.
30. Bütün kent ayağa kalkmıştı. Her taraftan koşuşup gelen halk Pavlus'u tutup tapınaktan dışarı sürükledi. Arkasından tapınağın kapıları hemen kapatıldı.
31. Onlar Pavlus'u öldürmeye çalışırken, tüm Kudüs'ün karıştığı haberi Roma taburunun komutanına ulaştı.
32. Komutan hemen yüzbaşılarla askerleri yanına alarak kalabalığın olduğu yere koşturdu. Komutanla askerleri gören halk Pavlus'u dövmeyi bıraktı.
33. O zaman komutan yaklaşıp Pavlus'u yakaladı, iki zincirle bağlanması için buyruk verdi. Sonra, «Kimdir bu adam, ne yaptı?» diye sordu.
34. Kalabalıktakilerin her biri ayrı bir şey bağırıyordu. Kargaşalıktan ötürü kesin bilgi edinemeyen komutan, Pavlus'un kaleye götürülmesini buyurdu.
35. Pavlus merdivenlere geldiğinde kalabalık öylesine azmıştı ki, askerler onu taşımak zorunda kaldılar.
36. Kalabalık, «Öldürün onu!» diye bağırarak onları izliyordu.
37. Kaleden içeri girmek üzereyken Pavlus komutana, «Sana bir şey söyleyebilir miyim?» dedi.
Komutan, «Grekçe biliyor musun?» dedi.
38. «Sen bundan bir süre önce bir ayaklanma başlatıp dört bin tedhişçiyi çöle götüren Mısırlı değil misin?»
39. Pavlus, «Ben Kilikya'dan Tarsuslu bir Yahudi, hiç de önemsiz olmayan bir kentin vatandaşıyım» dedi. «Rica ederim, halka birkaç söz söylememe izin ver.»
40. Komutanın izin vermesi üzerine Pavlus merdivende dikilip eliyle halka bir işaret yaptı. Derin bir sessizlik olunca, İbrani dilinde konuşmaya başladı.

BÖLÜM 20

1. Pavlus, kargaşalık yatıştıktan sonra öğrencileri çağırtıp onları yüreklendirdi. Sonra kendilerine veda ederek Makedonya'ya gitmek üzere yola çıktı.
2. O yöreleri dolaşarak imanlıları yüreklendiren birçok konuşmalar yaptıktan sonra Yunanistan'a gitti.
3. Orada üç ay kaldı. Suriye'ye deniz yoluyla gitmek üzereyken Yahudilerin kendisine karşı bir düzen kurması nedeniyle dönüşü Makedonya üzerinden yapmaya karar verdi.
4. Pirus oğlu Veriyalı Sopater, Selaniklilerden Aristarkus ile Sekundus, Derbeli Gayus, Timoteyus ve Asya ilinden Tihikus ile Trofimus onunla birlikte gittiler.
5. Bunlar önden gidip bizi Troas'ta beklediler.
6. Biz de Mayasız Ekmekbayramından sonra Filipi'den denize açılıp beş günde Troas'a gelerek onlarla buluştuk. Orada yedi gün kaldık.
7. Haftanın ilk günü ekmek bölmek için bir araya toplandığımızda Pavlus imanlılara bir konuşma yaptı. Ertesi gün oradan ayrılacağı için konuşmasını gece yarısına dek sürdürdü.
8. Toplanmış olduğumuz üst kattaki odada birçok kandil yanıyordu.
9. Eftikus adlı bir delikanlı pencerede oturuyordu. Pavlus konuşmasını uzattıkça Eftikus'un uykusu bastırdı. Uykuya dalınca da ikinci kattan aşağı düştü ve yerden ölü olarak kaldırıldı.
10. Aşağı inen Pavlus delikanlının üzerine kapanıp onu kucakladı. «Telaşlanmayın, yaşıyor!» dedi.
11. Sonra yukarı çıkıp ekmek böldü ve yemek yedi. Gün doğuncaya dek onlarla uzun uzun konuştu, sonra oradan ayrıldı.
12. Çocuğu diri olarak evine götüren imanlılar bu olaydan büyük cesaret aldılar.
13. Biz önden giderek gemiye bindik ve Asos'a hareket ettik. Pavlus'u oradan alacaktık. Kendisi karadan gitmek istediği için bunu böyle düzenlemişti.
14. Bizi Asos'ta karşılayınca onu gemiye alıp Midilli'ye geçtik.
15. Oradan denize açılıp ertesi gün Sakız adasının karşısına geldik. Üçüncü gün Sisam'a uğradık ve bir gün sonra Milet'e vardık.
16. Pavlus, Asya ilinde vakit kaybetmemek için Efes'e uğramamaya karar vermişti. Pentikost günü Kudüs'te olabilmek umuduyla acele ediyordu.
17. Pavlus, Milet'ten Efes'e haber yollayarak inanlılar topluluğunun ihtiyarlarını yanına çağırttı.
18. Yanına geldikleri zaman onlara şöyle dedi: «Asya iline ayak bastığım ilk günden beri, sizinle bulunduğum bütün süre boyunca, nasıl davrandığımı biliyorsunuz.
19. Yahudilerin kurduğu düzenlerden çektiğim sıkıntıların ortasında Rab'be tam bir alçakgönüllülükle, gözyaşları içinde kulluk ettim.
20. Yararlı olan herhangi bir şeyi size duyurmaktan, gerek açıkta gerek evden eve dolaşarak size ders vermekten çekinmedim.
21. Hem Yahudileri hem de Grekleri, tövbe edip Tanrı'ya dönmeye ve Rabbimiz İsa'ya inanmaya çağırdım.
22. «Şimdi de Ruh'a boyun eğerek Kudüs'e gidiyorum. Orada başıma neler geleceğini bilmiyorum.
23. Ancak Kutsal Ruh, beni zincirler ve sıkıntıların beklediğine dair her kentte beni uyarıyor.
24. Canımı hiç önemsemiyorum, ona değer vermiyorum. Yeter ki yarışı bitireyim ve Rab İsa'dan aldığım görevi, Tanrı'nın lütfunu bildiren müjdeye tanıklık etme görevini tamamlayayım.
25. «Şimdi aralarında dolaşıp Tanrı'nın Egemenliğini duyurduğum sizlerden hiçbirinin yüzümü bir daha görmeyeceğini biliyorum.
26. Bu yüzden bugün size şunu açıkça söyleyeyim: ben hiç kimsenin uğrayacağı yargıdan sorumlu değilim.
27. Tanrı'nın isteğini size tam olarak bildirmekten çekinmedim.
28. Kendinize ve Kutsal Ruh'un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği tüm sürüye göz kulak olun. Rab'bin kendi kanı pahasına sahip olduğu inanlılar topluluğunu gütmek üzere atandınız.
29. Ben gittikten sonra sürüyü esirgemeyen yırtıcı kurtların aranıza gireceğini biliyorum.
30. Hatta öğrencileri kendi peşlerinden sürüklemek için sizin aranızdan da sapık sözler söyleyen kişiler çıkacak.
31. Bunun için uyanık durun. Üç yıl boyunca, aralıksız, gece gündüz demeden, gözyaşı dökerek her birinizi nasıl uyardığımı hatırlayın.
32. «Şimdi sizi Tanrı'ya ve O'nun lütfunu bildiren söze emanet ediyorum. Bu söz, sizi ruhça geliştirecek ve kutsal kılınmış olan tüm insanlar arasında mirasa kavuşturacak güçtedir.
33. Ben hiç kimsenin gümüşüne, altınına ya da giysisine göz dikmedim.
34. Siz de bilirsiniz ki, bu eller hem benim, hem de benimle birlikte olanların gereksinmelerini karşılamak için hizmet etmiştir.
35. Yaptığım her işte sizlere, böyle emek vererek güçsüzlere yardım etmemiz ve Rab İsa'nın, `Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur' diyen sözünü unutmamamız gerektiğini gösterdim.»
36. Pavlus bu sözleri söyledikten sonra diz çöküp onlarla birlikte dua etti.
37. Sonra hepsi acı acı ağlayarak Pavlus'un boynuna sarıldılar, onu öptüler.
38. Onları en çok üzen, `yüzümü bir daha görmeyeceksiniz' demesi oldu. Sonra onu gemiye kadar geçirdiler.

BÖLÜM 19

1>2. Apollos Korint'teyken Pavlus, iç bölgelerden geçerek Efes'e geldi. Orada bazı öğrencileri bularak onlara, «İman ettiğiniz zaman Kutsal Ruh'u aldınız mı?» diye sordu.
«Kutsal Ruh diye birinin varlığını duymadık ki!» dediler.
3. «Öyleyse neye dayanarak vaftiz oldunuz?» diye sordu.
«Yahya'nın öğretisine dayanarak vaftiz olduk» dediler.
4. Pavlus, «Yahya'nın yaptığı vaftiz, tövbeyle ilgili bir vaftizdi» dedi. «Halka, kendisinden sonra gelecek Olan'a, yani İsa'ya inanmalarını söyledi.»
5. Onlar bunu duyunca, Rab İsa'nın adıyla vaftiz oldular.
6. Pavlus ellerini onların üzerine koyunca Kutsal Ruh üzerlerine indi ve bilmedikleri dillerde konuşup peygamberlik etmeye başladılar.
7. Aşağı yukarı on iki kişiydiler.
8. Havraya giren Pavlus cesaretle konuşmaya başladı. Üç ay boyunca oradakilerle tartışıp durdu, onları Tanrı'nın Egemenliği konusunda ikna etmeye çalıştı.
9. Ne var ki, bazıları sert bir tutum takınıp ikna olmamakta direndiler ve İsa'nın yolunu halkın önünde kötülemeye başladılar. Bunun üzerine Pavlus onlardan ayrıldı. Öğrencilerini de alıp götürdü ve Tiranus'un dershanesinde her gün tartışmalarını sürdürdü.
10. Bu durum iki yıl sürdü. Sonunda Yahudi olsun Grek olsun, Asya ilinde yaşayan herkes Rab'bin sözünü işitti.
11. Tanrı, Pavlus'un eliyle olağanüstü mucizeler yaratıyordu.
12. Şöyle ki, Pavlus'un bedenine değmiş olan mendiller ya da peştamallar hasta olanlara götürüldüğünde, hastalıkları yok oluyor, kötü ruhlar içlerinden çıkıyordu.
13. Çevrede dolaşıp kötü ruhları kovmakla uğraşan bazı Yahudiler de kötü ruhlara tutsak olanları Rab İsa'nın adını anarak kurtarmaya kalkıştılar. «Pavlus'un tanıttığı İsa'nın adıyla size emrediyoruz!» diyorlardı.
14. Bunu yapanlar arasında Skeva adlı bir Yahudi başkâhinin yedi oğlu da vardı.
15. Kötü ruh ise onlara şöyle karşılık verdi: «İsa'yı biliyor, Pavlus'u da tanıyorum, ama siz kimsiniz?»
16. İçinde kötü ruh bulunan adam onlara saldırdı, hepsini alt ederek bozguna uğrattı. Öyle ki, o evden çıplak ve yaralı olarak kaçtılar.
17. Bu haber, Efes'te yaşayan bütün Yahudilerle Greklere ulaştı. Hepsini bir korku aldı ve Rab İsa'nın adı büyük bir saygınlık kazandı.
18. İman etmiş olanların birçoğu geliyor, yapmış oldukları kötülükleri itiraf edip açığa vuruyordu.
19. Büyücülükle uğraşmış bir sürü kişi de kitaplarını toplayıp herkesin önünde yaktılar. Kitapların değerini hesapladıklarında toplam elli bin gümüş tuttuğunu gördüler.
20. Böylelikle Rab'bin sözü güçlü bir biçimde yayılıp etkinlik kazanıyordu.
21. Pavlus, bu olup bitenlerden sonra Makedonya ve Ahaya'dan geçip Kudüs'e gitmeye karar verdi. «Oraya gittikten sonra Roma'yı da görmem gerek» diyordu.
22. Yardımcılarından ikisini, Timoteyus ile Erastus'u Makedonya'ya göndererek kendisi bir süre daha Asya ilinde kaldı.
23. O sırada İsa'nın yoluna ilişkin büyük bir kargaşalık çıktı.
24. Artemis tapınağının gümüşten maketlerini yapan Dimitriyus adlı bir kuyumcu, el sanatçılarına bir hayli iş sağlıyordu.
25. Sanatçıları ve benzer işlerle uğraşanları bir araya toplayarak onlara şöyle dedi: «Efendiler, bu işten büyük kazanç sağladığımızı biliyorsunuz.
26. Ama Pavlus denen bu adamın, elle yapılan tanrıların gerçek tanrılar olmadığını söyleyerek yalnız Efes'te değil, neredeyse tüm Asya ilinde çok sayıda kişiyi kandırıp saptırdığını görüyor ve duyuyorsunuz.
27. Hem bu sanatımız saygınlığını yitirmek tehlikesiyle karşı karşıyadır, hem de ulu tanrıça Artemis'in tapınağının hiçe sayılması ve tüm Asya iliyle tüm dünyanın tapındığı tanrıçanın, ululuğundan yoksun kalması tehlikesi vardır.»
28. Oradakiler bunu duyunca öfkeyle doldular. «Efeslilerin Artemisi uludur!» diye bağırmaya başladılar.
29. Kent büsbütün karıştı. Halk, Pavlus'un yol arkadaşlarından Makedonyalı Gayus ve Aristarkus'u yakalayıp sürükleyerek hep birlikte tiyatroya koşuştu.
30. Pavlus halkın arasına girmek istediyse de, öğrenciler onu bırakmadılar.
31. Hatta, Pavlus'un dostu olan bazı Asya ili yöneticileri ona haber yollayarak tiyatroda görünmemesi için yalvardılar.
32. Tiyatrodaki topluluk karışıklık içindeydi. Her biri ayrı bir şey bağırıyordu. Çoğunluk ne için toplandıklarını bile bilmiyordu.
33. Yahudiler İskender'i öne çıkarınca kalabalıktan bazıları olayı ona bağladı. Eliyle bir işaret yapan İskender, halka savunmasını yapmak istedi.
34. Ama halk kendisinin Yahudi olduğunu anlayınca hep bir ağızdan yaklaşık iki saat boyunca, «Efeslilerin Artemisi uludur!» diye bağırıp durdu.
35. Kalabalığı yatıştıran belediye yazmanı, «Ey Efesliler» dedi, «Efes kentinin, ulu Artemis tapınağının ve gökten düşen kutsal taşın bekçisi olduğunu bilmeyen var mı?
36. Bunları hiç kimse inkâr edemez. Bunun için sakin olmanız ve düşüncesiz bir şey yapmamanız gerek.
37. Buraya getirdiğiniz bu adamlar, ne tapınakları yağma ettiler, ne de tanrıçamıza sövdüler.
38. Dimitriyus ve sanatçı arkadaşlarının herhangi birinden şikâyeti varsa, mahkemeler açık, yargıçlar da var. Karşılıklı suçlamalarını orada yapsınlar.
39. Soruşturacağınız başka bir durum varsa, bunun yasal bir toplantıda çözümlenmesi gerek.
40. Bugünkü olaylardan ötürü ayaklanma suçundan yargılanmak tehlikesindeyiz. Hiçbir gerekçesi olmayan bu kargaşanın hesabını veremeyeceğiz.»
41. Bunları söyledikten sonra topluluğu dağıttı.

BÖLÜM 18

1. Bundan sonra Pavlus Atina'dan ayrılıp Korint'e gitti.
2>3. Orada Pontus doğumlu, Akvila adında bir Yahudi ile karısı Priskila'yı buldu. Bunlar, Klavdiyus'un bütün Yahudilerin Roma'yı terk etmesi yolundaki buyruğu üzerine, kısa süre önce İtalya'dan gelmişlerdi. Akvila ile Priskila'nın yanına giden Pavlus, aynı meslekten olduğundan onlarla kalıp çalıştı. Çünkü meslekleri çadırcılıktı.
4. Pavlus, her Sept günü havrada tartışarak hem Yahudileri hem Grekleri ikna etmeye çalışıyordu.
5. Silas'la Timoteyus Makedonya'dan gelince, Pavlus kendini tümüyle Tanrı sözünü yayma işine verdi. Yahudilere, İsa'nın Mesih olduğuna dair tanıklık ediyordu.
6. Ama Yahudiler karşı gelip ona sövmeye başlayınca Pavlus, giysilerini silkerek onlara, «Başınıza geleceklerin sorumlusu sizsiniz!» dedi. «Sorumluluk benden gitti. Bundan böyle diğer uluslara gideceğim.»
7. Pavlus oradan çıktı,Tanrı'ya tapan Titiyus Yustus adlı birinin evine gitti. Yustus'un evi havranın bitişiğindeydi.
8. Havranın yöneticisi Krispus tüm ev halkıyla birlikte Rab'be inandı. Pavlus'u dinleyen Korintlilerden birçoğu da inanıp vaftiz oldu.
9. Bir gece Rab bir görümde Pavlus'a, «Korkma» dedi, «konuş, susma!
10. Ben seninle beraberim; hiç kimse sana dokunmayacak, kötülük yapmayacak. Çünkü bu kentte benim halkım çoktur.»
11. Pavlus, orada bir buçuk yıl kaldı ve halka sürekli Tanrı sözünü öğretti.
12. Galyo'nun Ahaya valisi olduğu sıralarda, hep birlikte Pavlus'a karşı gelen Yahudiler onu mahkemeye çıkardılar.
13. «Bu adam insanları kandırıyor, Yasa'ya aykırı bir biçimde Tanrı'ya tapınmaya yöneltiyor» dediler.
14. Pavlus tam söze başlayacakken Galyo Yahudilere şöyle dedi: «Ey Yahudiler, davanız bir haksızlık ya da ciddi bir suçla ilgili olsaydı, sizleri sabırla dinlemem gerekirdi.
15. Ama sorun bir öğreti, bazı adlar ve kendi yasanızla ilgili olduğuna göre, bu davaya kendiniz bakın. Ben böyle şeylere yargıçlık etmek istemem.»
16. Sonra Galyo onları mahkemeden kovdu.
17. Hep birlikte, havranın yöneticisi olan Sostenis'i yakalayıp mahkemenin önünde dövdüler. Galyo ise olup bitenlere hiç aldırmadı.
18. Pavlus Korint'teki kardeşlerin yanında bir süre daha kaldı. Sonra onlarla vedalaştı, Priskila ve Akvila ile birlikte Suriye'ye gitmek üzere gemiyle yola çıktı. Adakta bulunmuş olduğu için Kenhere'de saçlarını kestirmişti.
19. Efes'e vardıkları zaman Priskila ve Akvila'yı orada bıraktı. Kendisi havraya giderek Yahudilerle tartışmaya başladı.
20. Bunlar daha uzun bir süre kalmasını istedilerse de, Pavlus kabul etmedi.
21. Ama onlara veda ederken, «Tanrı dilerse yanınıza yine döneceğim» dedi. Sonra Efes'ten denize açıldı.
22. Sezariye'ye vardıktan sonra Kudüs'e gidip oradaki inanlılar topluluğunu ziyaret etti, oradan da Antakya'ya geçti.
23. Bir süre orada kaldıktan sonra yola çıktı; sırayla Galatya ve Frikya bölgelerini dolaşarak tüm öğrencileri ruhça pekiştirdi.
24. Bu arada İskenderiye doğumlu Apollos adında bir Yahudi Efes'e geldi. Üstün bir konuşma yeteneği olan Apollos, Kutsal Yazıları çok iyi biliyordu.
25. Rab'bin yolunda eğitilmiş bir kişiydi. Ateşli bir ruhla konuşuyor ve sadece Yahya'nın vaftizini bildiği halde İsa'yla ilgili gerçekleri doğru öğretiyordu.
26. Havrada cesaretle konuşmaya başladı. Kendisini dinleyen Priskila ile Akvila, onu yanlarına alarak Tanrı yolunu ona daha doğru biçimde açıkladılar.
27. Apollos Ahaya'ya gitmek isteyince kardeşler onu bu yolda cesaretlendirdiler. Onu iyi karşılamaları için oradaki öğrencilere mektup yazdılar. Apollos Ahaya'ya varınca Tanrı'nın lütfuyla iman etmiş olanlara çok yardım etti.
28. Şöyle ki Kutsal Yazılardan, İsa'nın Mesih olduğunu kanıtlayarak Yahudilerin iddialarını açıkça ve güçlü bir şekilde çürüttü.